
Bu yazımda çocukların normal ve anormal davranışlarını ele almaya çalışacağım. Ayrıca çocuğun bu davranışlarına sebep olan kök problem, başka bir deyişle bağlama üzerinde durmaya çalışacağım. Çünkü çocuk ve ebeveyn arasında güvenli bağlanma gerçekleşip gerçekleşmediği konusu önemli bir kök problemdir.
Burada paylaştığım tüm bilgiler ebeveynlerde farkındalık kazandırma amacı taşır. Birey farkındalık içinde olunduğunda insana ve eşyaya nüfus edebilir.
Çocuk davranışları üzerinde anne babaların merak ettiği iki soru var; çocuklardaki bu davranışların normal mı anormal mı olduğudur. Çocuğum acaba yaşına uygun bir davranış mı gösteriyor yoksa şımarık bir çocuk mu yetişiyor?
Evdeyken kanepenin üzerine çıkması, ev içinde oradan oraya koşuşturması, parka gidildiğinde bir tutturmacanın içinde olması, oyuncak dükkanında istediği oyuncağı alınmadığında durup ağlaması gibi davranışların yaşına uygun davranışlar mı yoksa çocuğun şımarık ve yılışık davranışlar içerisinde olduğu konusunda ebeveynlerin karar vermekte tereddüt yaşadığı durumlar olduğunu gözlemliyorum.
Güvenli bağlanma, çocuktaki istendik davranışların oluşturulmasında önemli bir rol oynar. Çocuk eğitimi güvenli bağlanma sonucunda meyve veren bir süreçtir. Nitekim çocuğa bir davranış öğretilmek için uzmanlara gidildiğinde uzmanların baktıkları öncelikli nokta çocuk-ebeveyn arasında güvenli bağlanma gerçekleşip gerçekleşmediğidir.
Çocuğuna doğru davranışı öğretmek için bir çaba içerisinde olan ebeveynin “oğlum/kızım bu davranış aslında doğru değil, şöyle yaparsan doğru olur” gibi söylemleri karşısında çocuğun “of tamam anne” diyerek ebeveynine tepkisel davranması ya da reddedici bir davranış içinde olması ilk bakılacak yer güvenli bağlanmadır.
Bir anne babanın temel görevlerinden bir tanesi yaşamı anlamlandırmada çocuğuna rehberlik etmektir. Zira çocuk nasıl yaşanacağını anne babasından öğreniyor; başkalarının alanına girmeme, sosyal çevresinde uyum içinde olma, duygu ve düşüncelerini doğru yollarla ifade etme gibi davranışlar bir eğitim sonucunda gerçekleşir. Bu eğitim doğal yaşam içerisinde ve ebeveyn çocuk arasında gerçekleşmiş güvenli bağlanma ile oluşabilir. Güvenli bağlanma sağlandığında ebeveynler değer ve kültürlerini çocuklarına aktarabilir, eğitim bu noktadan başlayabilir.
Güvenli bağlanma yoksa uyumsuzluk vardır. Çocuk ebeveynine yönelik reddedici davranışlarda bulunması kaçınılmaz.
Ebeveyn ile çocuk arasında güvenli bağlanma varsa çocuk kendi kişiliğini koruyacak güce sahip olduğu söylenebilir. Çocuğun güçlü bir karaktere sahip olabilmesi, duygularını doğru ifade etmesi için güvenli bağlanma özünü oluşturur. Aslında ebeveynler güvenli bağlanmanın önemini bildiğinde, zarar görmüş güvenli bağlanmayı onarma konusunda ilk adımı atmış olur. Ancak bu konudaki farkındalık düzeyi yeterli olup olmadığını anlamak için bazı bilgileri de bilmek gerekir.
Çocukla güvenli bağlanma kurulup kurulmadığını nasıl anlayabilirim?
- Hangi yaş dönemi olursa olursa olsun çocuk ile göz teması kurulabiliyorsa güvenli bağlanmanın en önemli unsuru yerine geliyor demektir. Kurulan bu göz teması çocuk anlatımda bulunduğu sırada gerçekleşmesi önemlidir. Ebeveyn bir şey anlatırken çocuğun kurmuş olduğu göz teması değil.
Çocuk konuşurken göz teması kuramıyor ve süreklilik sağlayamıyor ise orada bir soru işareti koymak gerek. Çünkü göz teması kurabilmek için duygusal güçlülüğe sahip olmak gerek. Duygusal zayıflığın en önemli sebeplerinden bir tanesi çocuk ile ebeveyn arasında güven ilişkisi kurulamamış olmasıdır.
Göz teması kurulduğu sırada duygulanımın oluşması önemli olan diğer bir nokta. Çocuğun mimikleri kımıldamaya başlıyor mu. Etkileşim oluşuyor mu diye gözlemlemek lazım. Bunu anlamak için çocuğunuzla karşılıklı oturup göz göze gelmeye çalışın. Onun size anlattıkları karşısında heyecanlı ve keyifli oluşu, mimiklerini doğru kullanması, içinde hissettiklerini bedeninde hissetmesini gözlemlemeye çalışın. Bunlar varsa çocukla güvenli bağlanmanın en önemli unsuru yerine getirilmiş demektir.
2. Güvenli bağlanmanın en önemli kazanımı çocuğun sevilmeye değer olduğunu hissetmesidir. Kendi içerisinde ben algısı zayıf ise, kendisiyle barışık değilse, duygusal olarak barışık değilse, sevilmeye değerli görmüyorsa güvensiz bağlamadan söz edilebilir.
Duygunun enerjiye dönüştüğü yer gözdür. Pozitif enerji varsa onun yansıdığı yer gözdür. Dolayısıyla çocuğun sevilmeye değer olduğunu görebilmesi için duygulanım içinde göz temasının sağlanması ile mümkün olur.
3. Burada ayrıca öfke ve nefret duygularından bahsetmekte fayda vardır. Öfke duygusu, nefret hissi çocuğun içinde zamanla yerleşen duygulardır. Çocuğun kendi içinde bu duygular oluşmuşsa, içinde kin birikmişse ilk çocukluk döneminde öfke ve kin anne babaya yönelik değil, başkalarına, eşyaya, hayvanlara, doğaya karşıdır.
Çocuklar sonraki yetişkinlik döneminde içlerinde büyüdükçe büyüyen öfke ve kin duygularını anne babaya karşı yönlendirmeye başlarlar. Küçük çocuklara sahip ebeveynlere bakıldığında çocuklarıyla çatıştıklarını sonrasında durumun iyi olarak değerlendirdiklerini görüyoruz. Aslında bu noktada bir yanılgıdan bahsedilebilir. Çünkü çocuk küçük yaşlarda öfke, kin ve nefret duygularını anne ve babaya yönlendirmez, başkalarına yönelik olur. Bu duygular yaşandıkça içinde birikir ve 20- 25 yaşlara gelindiğinde bu duygular anne ve babaya yönelmeye başladığında asi, söz dinlemeyen ve reddedici davranışlarda bulunan bir çocuk haline gelir.
Bu yazımda çocukla güvenli bağlanma var mıdır, sorusuna değinmeye çalıştım. sonraki yazımda güvenli bağlanmanın oluşması için birkaç ayrıntıdan bahsetmeyi planlıyorum.